Kızgın, yorgun, bitkin, dingin haller; türlü türlü insan var bu şehirde. Her köşe başında bir dilenciye rastlamak mümkün. Meslek haline getirilmiş neredeyse. Herkes oradan oraya koşturuyor. Diğerleriyse onların yoğunluğundan nasibini alıyor. Trafik denen bir illet var ve çoğunluk bu yüzden mesafeleri aşamıyor. Bahanesi kolay bir mazareti kullanabiliyor böylece herkes. Bazılarıysa kendini şehrin dışına atıyor her fırsatta. Gezip görmesi güzel, renkli ışıklarıyla kalabalık ve yaşaması zor bir şehir İstanbul. Yine çoğunluk iş gayesi sebebiyle bu şehri tercih etmek zorunda kaldığını söylüyor. Hayalleri bahçeli bir ev. Geçim sıkıntısı evlerin baş direği. Daha çok çalışmaktan başka çare yok, elbette fakirseniz. Parası olan insanlar her daim refah seviyede olduklarından sıkıntıları başka türlüdür. İstanbul bolluk içinde yokluk çekilen bir şehir. İmkanların çok olduğu ve adeta en fakir insanların bulunduğu bir köle şehri. Bu ülkede pek çok şehir olmasına rağmen neden nüfusun beşte biri İstanbul’da? Geri kalan şehirlere haksızlık olmuyor mu bu? Neden diye sormak istiyorum. Siz de soruyor musunuz bunu?
İstanbullu mücadele etmek için hep bir adım ötede.